THE LINE

Şehircilikte Yeni Bir Dönem mi, Yoksa Kurgusal Bir Ütopya mı?

ŞEHIR PLANLAMAHABERLER

Eren YAZGAN

7/26/20253 min read

THE LINE: Şehircilikte Yeni Bir Dönem mi, Yoksa Kurgusal Bir Ütopya mı?

Hayal edin:

Bir şehir… Ama alıştığımız gibi yatayda yayılan, merkezden çeperlere doğru büyüyen bir kent değil.

Tam tersine, yalnızca bir çizgi boyunca uzanan, 170 kilometrelik bir hatta inşa edilen, devrimsel bir yerleşim sistemi.

Arabalar yok.

Yollar yok.

Gürültü yok.

Ve en dikkat çekici özelliği: Bu proje hayal değil, gerçekten inşa ediliyor.

📍Projenin Adı: THE LINE

📍Lokasyon: Suudi Arabistan – NEOM Megaprojesi

📏Uzunluk: 170 km

📏Yükseklik: 500 m (Empire State Binası’ndan daha yüksek)

📏Genişlik: 200 m

👥Planlanan Nüfus: 9 milyon kişi

Şehircilikte Radikal Bir Kırılma

2021 yılında duyurulan THE LINE projesi, modern şehircilik tarihinde benzersiz bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Kentsel planlama ve mimari tasarım açısından bugüne dek süregelen pek çok temel kavrama meydan okuyor: merkeziyet, ulaşım temelli kentsel yayılım, özel araç bağımlılığı, altyapı hiyerarşisi ve dikeyleşme.

Bu mega yapının temel motivasyonu tek bir cümleyle özetleniyor: “Şehirler insanlar için tasarlanmalı. Arabalar için değil.”

Katmanlı Bir Yaşam Düzlemi

THE LINE, üç boyutlu ve çok katmanlı bir şehir modeli sunuyor. Geleneksel yatay planlamanın aksine, burada şehir dikeyde organize edilmiş üç ana katmana ayrılıyor:

  1. 🚶 Üst Katman – Yaşam Alanları:
    Yürünebilir mesafelerle tasarlanmış konut, kamusal alan ve sosyal yaşama dair tüm unsurlar burada yer alıyor. Her şey beş dakikalık bir yürüyüşle erişilebilir. Bu durum, mikro-mobiliteye duyulan ihtiyacı bile ortadan kaldırıyor.

  2. 🚄 Orta Katman – Ulaşım Altyapısı:
    Yüksek hızlı bir ulaşım sistemi sayesinde, şehrin bir ucundan diğer ucuna 20 dakika içinde ulaşmak mümkün olacak. Bu sistem, geleneksel metro sistemlerinden farklı olarak tamamen yeraltına değil, bağımsız bir katmana yerleştirilmiş.

  3. ⚙️ Alt Katman – Teknik Altyapı & Lojistik:
    Atık yönetimi, su ve enerji altyapısı, kargo taşıma gibi hizmetler en altta izole edilmiş bir katmanda yer alıyor. Böylece günlük yaşam alanları bu teknik sistemlerden ayrıştırılmış oluyor.

Sıfır Karbon, %100 Yenilenebilir, Tam OtomasyonTHE LINE yalnızca mimari ya da kentsel bir dönüşüm projesi değil; aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik, enerji verimliliği ve akıllı şehir teknolojileri açısından da devrim niteliği taşıyor.

  • Projede %100 yenilenebilir enerji kullanılması hedefleniyor.

  • Karbon sıfır prensibiyle, üretim ve tüketim süreçlerinin her biri dikkatle planlanmış durumda.

  • Yapay zekâ, kent yönetiminde önemli bir rol oynayacak: trafik düzenlemesinden enerji optimizasyonuna, güvenlikten kaynak yönetimine kadar her şey otonom sistemlerle kontrol edilecek.

Gerçekten Yaşanabilir mi?Ancak proje, vizyoner yaklaşımına rağmen çok sayıda tartışmayı da beraberinde getiriyor:

  • 🌡️ Çöl iklimi koşullarında, tamamen cam cephelerle kaplı bir megastrüktürde yaşamak mümkün mü?
    Yapının cam dış cepheleri, hem ısı birikimi hem de enerji tüketimi açısından ciddi riskler barındırıyor. Pasif soğutma stratejileri ve gelişmiş gölgelendirme sistemleri gerekecek.

  • 🌱 Bu büyüklükte bir yapının çevresel etkisi ne olacak?
    Proje, “doğaya minimum müdahale” iddiasıyla sunulsa da, 170 kilometrelik doğrusal bir yapının çevresel kesinti yaratacağı açık.

  • 👥 Sosyal yaşantı nasıl olacak?
    Yalnızca 200 metre genişliğinde ve 9 milyon kişilik nüfusa sahip bir şehirde, kamusal alanlar, sosyalleşme biçimleri ve “kentli” olma deneyimi bambaşka bir forma bürünebilir.

Kentsel Geleceğin Prototipi mi, Distopya mı?

THE LINE, bir şehirden fazlası:

O, bir manifesto.

Modern şehircilik anlayışına meydan okuyan, şehirleri yataydan dikeye, kaostan düzene, bağımlılıktan otonomiye dönüştürmeyi amaçlayan bir prototip.

Kimilerine göre ütopya, kimilerine göre teknokratik bir distopya. Ancak kesin olan bir şey var: THE LINE, geleceğin şehir yaşamı için bir deney laboratuvarı olacak.

🟡 Paftamag Yorumu:

THE LINE gibi projeler, özellikle genç şehir plancıları, mimarlar ve tasarımcılar için kentsel yenilikçiliğin sınırlarını sorgulamak adına eşsiz bir fırsat. Bu proje, sadece izlemekle yetinilecek bir gösteri değil; üzerine düşünülmesi, tartışılması ve ders çıkarılması gereken bir dönüm noktasıdır